Ansızın çalınca yine kapın
When suddenly it knocks on your door again
Tanırsın sesini, tanırsın sessizliği
You recognize its voice, you recognize the silence
Ansızın soğuyunca avuçların
When suddenly your palms get cold
Tutarsın elini, özlersin ellerimi
You hold your own hand, you miss my hands
Ve zaman öperken alnından
And while the time is kissing your forehead
Okşarken yüzünü, söylerken son sözünü
While it is caressing your face and telling you its last word
Bazen böyle olur, bazen konuşamazsın
Sometimes you end like this, sometimes you can't speak
Kayar ellerinden aşk, onu tutamazsın
The love slips through your hands, you can't keep it
Sen hep böyle kal
You just stay the same
Böyle kal ki kalbim eğilsin önünde, avunsun sesinle
Stay the same so that my heart bows in front of you, that it takes comfort in you
Sen hep böyle kal
You just stay the same
Böyle kal ki dünya utansın önünde, övünsün seninle
Stay the same so that the world fells ashamed in front of you, be proud of you
Sen hep böyle kal
You just stay the same
Ne kadar büyütsen de, kimleri sevsen de, nereye gitsen de
No matter how much you grow up, no matter who you love, no matter where you go
Sen hep böyle kal
You just stay the same
Hep böyle kal, sakın hiç kirlenme, sakın hiç kirlenme
You just stay the same, never get sullied, never get sullied
Sen hep böyle kal
You just stay the same
Kapılarına dayanan tüm karanlığı beyazlara boyadım sen korkarsın diye
I painted all the black which comes till your doorstep in white thinking that you might be afraid
Dallarına diktim dökülen yaprakları sen sonbaharı sevmezsin diye
I put back the leaves which fell down on their branches thinking you don't like autumn
Gökyüzüne yıldızlar çizdim sana, yeryüzüne umutlar
I drew stars in the sky for you, I drew hopes on the earth
Geceleri düşler bıraktım, sabahlarına aydınlıklar
I put dreams in the nights, I put daylights in your mornings
Yağmur aşık kelebekler, ateşe aşık pervaneler gibi
The butterlies that are in love with the rain are like luna moths that are in love with the fire
Yana, yana, döne, döne, savrula, savrula
In flames, in flames, turning in circles, turning in circles, being driven away, being driven away
Çok yüksekten uçtum ben
I flied too high
Çok yüksekten uçtum ben
I flied too high
Çok yüksekten düştüm ben
I fell down from too high