Kurumuş çiçekleri sulayan biri var
There is someone watering dry flowers
Yıkanmış sokaklarda ayak izleri arıyor
Searching for foot prints in washed streets
Yanmış fotoğraflar çerçevelerde
Burned photos in frames
Siyah kağıtlara siyah mektuplar yazıyor
Writing black letters on black papers
İnandım desem, yanıldım desem...
If I say I believed, if I say I was wrong...
Düştüm desem, Kalktım desem...
If I say I have fallen, if I say I got up...
Kırıldım desem, TUZ BUZ desem...
If I say I'm broken, into smithereens
Kalbim desem...
If I say my heart...
YİNE Mİ YOL...
The way again...
YİNE Mİ SON...
The end again...
Kırık, dökük, delik, deşik o yorgun kalbime...
To my tired heart, full of breaks and holes
YİNE Mİ YOL...
The way again...
YİNE Mİ SON...
The end again...
Yitik, bitik, sökük, dikik, yaralı kalbim...
My lost, exhausted, ripped, stitched, wounded heart...
Herkes nasıl yalnız
How is everyone alone
Kırgın ve inançsız
Broken and skeptical
Karşımda karanlık
Darkness in front of me
Hep yine mi yol, yine mi yol...
Always the way, the way again...
Bir filmin sonunda
At the end of a movie
Yanlış bir oyunda
In a wrong game
Çıkmaz bir sokakta
In a blind alley
Hep yine mi yol, Yine mi yol...
Always the way, the way again...
Sesimi kimse duymuyor
No one hears my voice
Hiç kimse kurtaramıyor
No one can save me
Uçurumun dibinde
At the bottom of a cliff
Yine mi yol yine mi yol...
The way again, the way again...
Kayboldum kimse bilmiyor
No one knows I'm lost
Uzanıp yetişemiyor
I can't reach out
Düştüğün çukurda
Of the pit I fell in
Yine mi yol
The way again...
Yine mi yol...
The way again...