Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is
we were not turbid smoke released to air by a shaky candle flame
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
or fog that an eye can't see an eye (ie, that you can't see beyond the tip of your nose)
Beni bilimle anla iki gözüm
understand me by science, my two eyes
Felsefeyle anla
understand me by philosophy
Ve tarihle yargıla
and judge me by history
Bal değildir ölüm bana
death isn't honey to me
İdam gül değildir bana
execution isn't a rose to me
Geceler çok karanlık
nights are so much dark
Gel düşümdeki sevgilim
come, my love in my dreams
Ay ışığı yedir bana
feed me moonlight
Ben hasrete tutsağım
i'm a prisoner to longing
Hasretler tutsak bana
longing is a prisoner to me
Bıyığımdan gül sarkmaz
roses don't hang from my mustache
Bıyık bırakmak yasak bana
i'm forbidden to grow mustache
Mahpus bana sus bana
prison is to me, silence is to me
Yağlı ilmek boynuma
a greased slip knot is to around my neck
Sevgili yerine
instead of a lover
Koynuma idamlar alır yatarım
i embrace hangings and lie
Ve sonra sabırla beklerim
and then i wait patiently
Bulutları çekersiniz üstümden
you drag away the clouds from over me
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız
you judge the judges of my guiltlessness
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana
and bring me that beautiful future
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim
just then my love doesn't know death
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına doğrulurum
i arise clawing the ground with my fingernails
Gözlerimde güneş koşar
the sun runs through my eyes
Ve çiçekler ekersiniz toprağıma
you plant flowers in my soil
Duygu bana öykü bana
feeling is to me, story is to me
Roman gibi her an bana
every moment is like a novel to me
Hücremde yalnızım gel
come, i'm alone in my cell
Gel düşümdeki sevgilim
come, my lover in my dreams
Soyunup hazırlan bana
undress and prepare for me
Biraz sonra asmaya götürecekler beni
soon they'll take me to hang
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni
soon they'll kill me plucking me off my branch
Hoşçakalın sevdiklerim
farewell, those whom i loved
Dört mevsim yedi kıta mavi gök
four seasons, seven continents, blue sky
Bütün doğa hoşçakalın
whole nature, farewell
Hoşçakalın sevdalılar
farewell, lovers
Çocuklar üniversiteliler genç kızlar
children, university students, young girls
Sonsuz uzay gezegenler ve yıldızlar
infinite space, planets and stars
Hoşçakalın senfoniler oyun havaları
farewell, symphonies, dance tunes
Sevda türküleri ve şiirler
love songs, poems
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler
cities where our leaflets and voices echoed
Dağlarında yürüdüğümüz toprak
earth on whose mountains we walked
Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın
rivers that we crossed marching barefoot, farewell
Hoşçakalın ağız tatlarım
farewell, my pleasures (lit, tastes of my mouth)
Sıcak çorbam çayım sigaram
my warm soup, my tea, my cigarette
Havalandırma sıram banyo sıram kelepçe sıram
my stroll row, my shower row, my row to be handcuffed (or, my turn to stroll, my turn to take a shower, my turn to be handcuffed)
Parkamı kazağımı eldivenlerimi ayakkabılarımı
dear friends to whom i left my parka, my pullover, my gloves, my shoes
Ve kalemimi ve saatimi
and my pen, and my watch
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
and my fight
Hoşçakalın hoşçakalın
farewell, farewell
Dostum bana sevdam bana
my friend is to me, my love is to me
Soluğunu geçir bana
pass me your breathe
Uyku tutmuyor gözüm
i'm not able to sleep
Anılar sıraya girdi
memories have queued up
Gel anne süt içir bana
come, mother, get me to drink milk
Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar
farewell, people to whom i left my memories
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar
people for whose happiness i fought
Yedi bölge dört deniz
seven regions, four seas
Yedi iklim altmış yedi şehir
seven climates, sixty seven cities
Okullar mahalleler köprüler tren yolları
schools, districts, bridges, railways
Deniz kıyıları balıkçı motorları takalar
sea shores, fishing boats, small boats
Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar
factories lined up along the asphalt road
Ve işçiler ve köylüler
and workers and peasants
Hoşçakal ülkem
farewell, my country
Hoşçakal anne hoşçakal baba kardeşim
farewell mother, farewell father, brother
Hoşçakal sevgilim hoşçakal dünya
farewell lover, farewell world
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları
farewell all the peoples of the world
Sınırlı olmayan mekana
i'm going to a place that's not bounded
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben
a time that's not finite
En sevda halimle en yaşayan halimle
with my most loving state, with my most living state
Gidiyorum dostlarım
i'm going, friends
Hoşçakalın hoşçakalın
farewell, farewell
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm
appraise me by my life, my two eyes
Beni yüreğimle beni özümle
by my heart, by my self
Bilimle anla beni
by science understand me
Felsefeyle anla beni
by philosophy understand me
Tarihle anla beni
by history understand me
Ve öyle yargıla
and so judge me