Suphi Suphi bir acayip adam
*Suphi, Suphi is an extraordinary man
Suphi Suphi benim canım ciğerim
*Suphi, Suphi, my dear, my lungs
Kimse bilmez nereli olduğunu
Nobody knows where he's from
Suphi Suphi bir acayip adam
*Suphi, Suphi is an extraordinary man
Suphi Suphi susar akşam oldumu
*Suphi, Suphi would be quiet at night
Bir cebinde daskapital
**Das Kapital in his pocket
Bir cebinde daskapital
**Das Kapital in his pocket
Bir cebinde kenevir tohumu
Hemp seeds in his pocket
Suphi Suphi bir acayip adam
*Suphi, Suphi is an extraordinary man
Suphi Suphi benim canım ciğerim
*Suphi, Suphi, my dear, my lungs
Fırtınadan arta kalmış bir teknede tevekkül içinde
Resigning inside a left boat after a storm
Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla gizlediği macerasıyla
With a magnificent beard and adventures inside his makeshift parka
Bir acayip adam yaşardı
An extraordinary man would live
Akşamları susardı ben konuşsam kızardı bir eski zamandı
He would be quiet at night, he would be angry if I talked in the old times
Çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım
I was a child, I ran away from home I came and took refuge in him
Küçücük bir koydu sığdı burayı keşfeden belki oydu
It was a small bay, he took refuge here, maybe he discovered it
Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı içim anneyle dolardı
The lights from the town would light inside of me wandering with my mother
Suphi şöyle bir gözatardı Gizli bir cigara sarardı ağlardı
*Suphi would take a look by rolling a secret cigarette and crying
Sonra barışırdık ben flüt çalardım cigara sönerdi ağlardık
Then we would succeed, I would play the flute, the cigarette would go out, we would cry
Nerden geldiğini bilmezdim kimsesizdi belki kimliksizdi
I wouldn't know where he came from, maybe he was deserted, maybe without an identity
Onun macerası onu ilgilendirirdi kimseye ilişmezdi
His adventures would interest him, he wouldn't bother anyone
Birşeylere küfrederdi hep tedirgin bir balık gibi uyurdu
He would curse at some things, he would always sleep like an uneasy fish
Bazen kaybolurdu arardım yağmurun altında dururdu
Sometimes he would disappear, I would look for him, he would be stop under the rain
Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu hergün okurdu
He would stop and read a thick book he had in his pocket every day
Ben bişey anlamazdım kapağını seyreder duymazdım
I wouldn't understand anything, I would look at the cover not hearing it
Sakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebessimdi
His beard was a picture whoever it was had a smiling face
Sordum birgün Suphi'ye söylediklerini niye anlamıyorum diye
I asked him one day, why I cannot understand the words *Suphi says
Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla ve sınamaktan korkma
Confront the knowledge you know in life and don't be afraid to test yourself
doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin ve onu
then you will know the right and wrong and you
anlayabilirsin
will understand
Sonra gülerdi günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle
Then he would laugh, my days with hundreds of details to worry about
Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı ben konuşsam kızardı
Then again, night would come, *Suphi would go quiet, I would talk and would be angry
Tekneye martılar konardı yüreğim Suphiye yanardı ağlardım
Seagulls would come to the boat, my heart would burn to *Suphi, I would cry
Suphi denize tükürürdü gökyüzünü tarardı ağlardı
*Suphi spat to the sea, he would scan the sky, he would cry
Sonra barışırdık ben flüt çalardım ağlardık
Then we would succeed, I would play the flute, we would cry
Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı Hazirandı
It was an exile town, it was June an old time ago
Çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım
I was a child, I ran away from home I came and took refuge in him
Birgün aksilik oldu annem beni buldu Suphi kaçıp kayboldu
One day a mishap happened, my mother found me, *Suphi ran away and disappeared
Kasaba çalkalandı olay oldu ben sustum kanım dondu
The town was stirred, a scene happened, I got quiet, my blood froze
Polisler onu bulduğunda tekti Felaketti herkes meydanda
When the police found him it was the only catastrophe, everyone was in the square
Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
It was like a haughty rifle going inside the police station
Ansızın bana dönüp baktı Anladın mı dedi anladım dedim
Some bastard turned around and looked at me, asked Did you understand, I said I understood
Ve o günden sonra hiçbir zaman hiçbir yerde hiç ağlamadım
And after from that day, I never cried from any time or any place