Dağlarda tek
It was flickering
ateşler yanıyordu.
The mountains one by one
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
And the stars were such agleam, such spacious
sayak kalpaklı adam
The man with his hodden fur cap on
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Was believing in relieved days
güzel, rahat günlere inanıyordu
Without knowing how and when will they come
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
And he was standing next to his mauser rifle with his smiling mustache
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Out of the blue, he saw him five moves on his right
Paşalar onun arkasındaydılar.
Pashas were taking up cudgels for him
O, saati sordu.
He, asked the time
Paşalar `üç' dediler.
Pashas said It's three
Sarışın bir kurda benziyordu.
He looked like a fair-haired wolf
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
And his blue eyes were shining brightly
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
He walked towards the edge of the abyss
eğildi durdu.
He bent in the wind
Bıraksalar
If they'd let him
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
He was gonna jump the Opium Plain from Kocatepe
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
By springing on his spindleshanks
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.
And falling like a star welling out in the dark