Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
Welcome, my woman, welcome.
yorulmuşsundur;
You must be tired;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
But how on earth can I wash your tiny feet?
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
I have neither rose attar, nor a silver washtub.
susamışsındır;
You must be thirsty;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
But I don't have some sherbet with ice to offer you.
acıkmışsındır;
You must be hungry;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
But I can't set a table with flaxen cloth.
memleket gibi yoksuldur odam.
My chamber is poor like my homeland.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
Welcome, my woman, welcome.
ayağını basdın odama
You stepped on my floor;
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
And forty-year-old concrete floor is now a meadow.
güller açıldı penceremin demirlerinde
And roses have blossomed in front of the iron bars of my window.
avuçlarıma döküldü inciler
And pearls got shed on my palms.
gönlüm gibi zengin
My chamber is now rich like my heart,
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Bright like the freedom...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
Welcome, my woman, welcome.