Saat dört
it is four o'clock
Saat beş
it is five o'clock
Altı, yedi,
it is six, seven,
ertesi gün, daha ertesi
the next and next day,
Hapisane avlusunda
we had a garden
bir bahçemiz vardı.
in the prison courtyard.
Sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı.
At the side of a warm wall, it was about fifteen steps.
yan yana otururduk,
we would sit side by side,
kırmızı ve kocaman
your red and big bag
muşamba torban dizlerinde...
was on your knees...
Kelleci Memedi hatırlıyor musun?
Do you remember Butcher Memed?
Sübyan koğuşundan.
From the children's ward.
Başı dört köşe,
his head was square
bacakları kısa
his legs were short
ve elleri ayaklarından büyük.
and his hands were bigger than his feet.
kovanından bal çaldığı adamın
he'd crushed the man's head with a stone
taşla ezmiş kafasını.
whose hive was robbed.
'hanım abla' derdi sana.
He said 'lady sister' to you.
Bizim bahçemizden küçük bir bahçesi vardı,
He had a smaller garden than our garden
güneşe yakın,
close to the sun,
bir konserve kutusunun içinde...
in a tin...
Bir cumartesi gününü,
Do you remember a late afternoon,
hapisane çeşmesiyle ıslanan
which wet with a prison fountain
bir ikindi vaktini hatırlıyor musun?
on a saturday?
Bir türkü söylediydi kalaycı Şaban Usta,
Tinman Şaban sang a folk song,
aklında mı:
do you remember:
'Beypazarı meskenimiz, ilimiz,
'Beypazarı is our household, our city,
kim bilir nerede kalır ölümüz....? '
Who knows where we will die...?'
O kadar resmini yaptım senin
I made so many pictures of you
bana birini bırakmadın.
but you did not give me one.
Bende yalnız bir fotoğrafın var:
I only have one photo:
bir başka bahçede
in another garden
çok rahat
very comfortable
yem verip tavuklara gülüyorsun.
you laugh when you feed the chickens.
Hapisane bahçesinde tavuklar yoktu,
there were no chickens in the prison garden,
fakat pek ala gülebildik
but nevertheless we laughed
ve bahtiyar olmadık değil.
and we were so happy.
Nasıl haber aldık
how did we get news
en güzel hürriyete dair,
about the most beautiful freedom,
nasıl dinledik ayak seslerini
how did we listen
yaklaşan müjdelerin,
to the upcoming footsteps of the gospels,
ne güzel şeyler konuştuk
how nice things we talked about
hapisane bahçesinde...
in the prison garden...