Ey bir muharebe meydanında
Oh my human brother who lies dead;
Avuçları kanımla dolu
With his leg over my arm,
Kafası gövdemin altında
With his head under my body,
Bacağı kolumun üstünde
With his palm which full of my blood,
Cansız uyuyan insan kardeşim
In a battle ground!
Ne adını biliyorum
I don't know your name,
Ne günahını.
Nor your sin.
İhtimal aynı ordunun neferleriyiz,
Probably we are the soldiers of the same army,
ihtimal düşman.
Probably enemies.
Belki de tanırsın beni
Maybe you know me
Ben İstanbul'da şarkı söyleyen
I am, who sang in Istanbul
Tayyareyle Hamburg'a düşen,
Who fell to Hamburg in a plane,
Majino'da yaralanan,
Wounded in Maginot,
Atina'da açlıktan ölen,
Died from hunger in Athens,
Singapur'da esir edilenim.
Captured in Singapore.
Alınyazımı kendim yazmadım.
I didn't choose my fate.
Bununla beraber biliyorum,
And with this I also know,
O yazıyı yazanlar kadar olsun,
As much as the people who choose my fate,
Çilekli dondurmanın tadını
The taste of strawberry ice-cream
Cazbant sesindeki sevinci,
The joy in the sound of a Jazz band,
Meşhur olmanın azametini.
Pride of being famous.
Sen ne nimetler tanırsın biliyorum;
I know what boons you know;
Çaydan, simitten ,
Other than tea, bagel,
Kalınca bir paltodan gayrı
A heavy coat.
Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik
Artichokes in olive oil,
Bir kadeh
Creamy partridge
Black And White viski,
A glass of
Kıl pranga kızıl çengi bir esvap.
Black and White whiskey,
Yirmi yıllık çalışmanın
The worth of twenty years of labour,
Bir kurşunluk hükmü varmış
Was a single bullet.
Harkof bölgesinde atılmakmış nasip
Life was starting in Kharkiv.
Biz bir bayrak getirdik buraya kadar
We brought a flag here,
Onu daha da ileriye götürürler;
They will take it to the further;
Şu dünyada topu topu
We are altogether,
iki milyar kişiyiz
Two billion people in this world,
Birbirimizi biliriz.
We know each other.