Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
A flower was standing there, somewhere,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
It blossomed as if correcting a mistake;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
It came at the edge of my mouth
Konuşur durur.
[it] kept it's speaking
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
A ship is offshore with its white skin,
Güverteleri uçtan uca orman;
The deck is forest end-to-end;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
I took my flower and pressed here,
Bastım ki yalnızlığımmış.
What I pressed on was my loneliness
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
A man pacing the blue train on his own
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
If only for that alone I loved you