Ak odada oturur
He sits in a white room
Kapısı penceresinden çok
The room's got more doors than windows
Gözlerinde yıldızlar
Stars in his eyes
Serin yerde durur
Stays in cold
Bir elinde kadeh
A goblet in his one hand
Öbürünü yarasına bastırır
He suppresses his wounds with the other hand
İnşaattan ses gelir
A voice comes from a building area
Bir şeyi okşar gibidir
As if it caress something
Uzanıp durmuş mahcup
He lies on a couch as if he's embarrassed
Işığagöçerin şarkısı
The song of the lightwalker
Dönülmez dizeler içinde
Within the unreturned verses
Onunkiler gülaçılır
Roses bloom in his ( verses )
Öldüğü gün
The day when he passed away
Hepimizi işten attılar.
All of us were fired.