Tek düşleri, aşklarını yaşamak
Their only dreams were to live their loves
Ne zordu, bu yerde öpüşmeye çalışmak
How difficult French-kissing is in this very place
Dudağı dudağına değdiğinde
When their lips touch to each other
Kara sakallının tükürüklerine boğulmak
Suffocating in those black-bearded ones' spits
Çarşaflar, her taraflarını örtedursun
Burqas, let them cover every side of theirs
Bu selaya kulak kabartanlara selam olsun
Hail to those who heed selahs
Yok mu idi, bu vatana özgürlük
Wasn't there any freedom to this Fatherland
Çok muydu Mehmet'e azıcık zevk
Does Mehmet not worth it?
Çok değildi aslında, hiç değildi
He did, not at all
Sanırım bazıları hakir gördü bu çocuklara
Guess someone underestimated those children
Sanırım bazı örümcekler ağ ördüler o çocukların
Guess someone made net in children's
Gün doğmayan şafaklarına
Dawns of which never breaks
Hangi çocuktu bu, özgürlük istemeyen
Which child didn't want freedom?
Bazı kötü insanlar görmüştü tevede
They saw some mean peole on Tv
Ağzından tükmük saçarak 'şeriat' naraları atan
Those who yell ''SHARIAH''
Gözlerini kan bürümüş, o vahşi 'Dindar kimseler'
Whose eyes were blood-red
Sevmek haram, içmek haram, yürümek haram
Forbidden to love, forbidden to drink, forbidden to walk!
Haram da haram, haramsa sana haram
Forbidden, was everything, to you only!
Ey ar-ü namusun bizatihi korucuları!
Those custos morums!
Ey kendileri edep yahut adabın sahipleri
Those owners of honour
En rezil rüsvalar yine sizlersiniz
You are nothing but rascals
En büyük şeytanlığınız elde tutmaya çalışmak
Greatest mean side of yours is to enslave,
Elde tutmak, tutsak etmek, boğmak, havasız bırakmak
To suffocate and to smother
Bu vatan çocuklarını, hepsi gitsinler Avrupalara
Those children of the fatherland, may all go to Europe
Bir ad takmış Asım'ın Nesli diye
Some named them ''Asım's generation''
Hiç bir şeye benzemiyor
Looks like nothing
Sen kim şekillendirmeye çalışmak kim
How dare you to shape them
Şekilleneceklerdir elbet tam aksine
They will indeed be shaped but in vice versa
Ama sözüm ona edep sahipleri
To those custos morums!
Kendiniz ettiniz kendiniz bulacaksınız
You'll stew in your own juice
Bir gıdım ekmeği belkim çöplerden toplayacaksınız
A piece of bread, you may seek it from the skips
Yahut çöpe ekmek atılmaz bizde, köpeklere dağıtacağız.
But we won't throw bread into skips, we share them with stray dogs