Translation of the song İnsancıklar artist Deniz Selçuk

Turkish

İnsancıklar

English translation

Goddamn People

Camdan dışarı seyrederken

While staring outside the window

Çiçeklerimi sularken

While watering my flowers

Bir baktım ki...

I just took a look at those hoomans

Bakmaz olaydım

Wish I wouldn't

Birbirine doya doya bakmak yerine

Instead of staring each other

İnsancıklar, evet, insancıklar

Hoomans, yes, hoomans

Fotoğraf çekiyorlar

They were taking photographs

Birbirlerine doya doya sarılmak varken

Instead of huggin' each other

Her an çok geç olabilir oysa ki

It can be too late at any moment though

Sevdiğiniz insancıklar birer serçe

People we do love are nothing but sparrows

Kayıp gidebilecek, her an uçacak

That can pass, that can fly at any moment

Birer serçeler, ey insancıklar!

Nothing but sparrows, ye, hoomans!

Sarıl, aptal!

Hug, idiot!

Öp, ahmak!

Kiss, stupid!

Bak, kör!

Look, blind!

Ey, insancık!

Ye, hooman!

Çok komikler, çok trajikomikler

Funny they are, tragic they are

Fotoğraf çekerken otuz iki diş

Smiling like a cheshire cat while taking photo

Çektikten sonra dudaklar alta doğru düşüyor

After the shot, their lips go down

Ah, ahmak varlıklar, sefiller

Oh, those stupid moron, those poors, pity!

Siz sefilsiniz

You are poor

Elinde malın bol olsa da

No matter how much money you got

Sen sefilsin bayım

You are poor, sir

Sen sevgi sefilisin

You have lack of love

Hepiniz, insancıklar, hepiniz

All of you, hoomans, all of you

Sefil birer zavallısınız

You are nothing but inferior bastards

Akıl fukaraları

Nothing but mere fools

''That wasn't meant to be''

''That wasn't meant to be''

Anne, baba, evlat

Mom, dad, son

Ellerinde birer telefon

Phones in their hand

Yüzsüzler

Barefaced ones

Gözsüzler

Mannerless ones

Geberesiceler, nasıl

Well deserved-death, how

Nasıl, neden, niçin

How, wherefore, why

Bu kadar düşüncseizsiniz

Are you god damn thoughtless

Ey, insancıklar!

Eh, hoomans

Ah varlıksızlar

How wealthless are you

Dileneceksin bir gün

You shall beg, one day

Onu bir saat daha görmek için

To see her for one hour more

Ağlayacaksın, sızlayacaksın

You shall cry, you shall whine

Ama bırak bir saati

But you shan't see 'em

Bir saniye dahi sana gelmeyecek

Not for even 1 sec

Göremeyeceksin

You shan't!

Akıp gidecek kum gibi

They shall flow, like sands

Bir kum, bir kum...

Like sands, like sands...

Bir kum, bir kum...

Like sands, like sands...

Bir kum, bir kum...

Like sands, like sands...

Bir kum, bir kum...

Like sands, like sands...

No comments!

Add comment