Translation of the song Yalnızlığın İnanılmaz Lütfu artist Deniz Selçuk

Turkish

Yalnızlığın İnanılmaz Lütfu

English translation

Incredible Grace of Loneliness

Muhteşem bir ölüm

A perfect death

Ancak muhteşem bir hastalıktan doğar

Only comes from a perfect illness

Muhteşem bir yaşam

A perfect life

Ancak muhteşem bir yaşantıdan doğar

Only comes from a perfect life

Mükemmel bir ölüm

A perfect death

Mükemmel bir cellattan gelir

Comes from a perfect executioner

Mükemmel bir cellat

A perfect executioner

Mükemmel bir cesaretle gelir

Comes with a perfect courage

Hastalık mıdır yalnızlık

Is loneliness an illness?

Yoksa bir lütuf mudur

Or is it a grace

İnsan yalnızken n'apar

What does a person do when alone?

İnsan yalnızken ne yer, ne içer

What does a person eat or drink when alone

Yalnızlık bazen ölümden acı kokar

Loneliness sometimes smells worse than death

Bazense anne kucağı gibi kokar

Sometimes like a mother’s bosom

Anne kucağının kokusu unutulmaz

Smell of mother’s bosom is unforgettable

Yalnızlığın kokusu da unutulmaz

Smell of loneliness, too

Yalnızlık bazen oltadaki kanca

Loneliness is sometimes the hook on the fishing rod

Seni çeker, çeker, çeker

It pulls and pulls and pulls you

Hoş gelir tadı, seni bir balık eyler

It tastes nice, makes you a fish

Tadı ya işte ölümün tadı

Its taste is the taste of death

Yalnızlık çoğu zaman ise kitap okumaktır

Loneliness is to read a book most of the time

Yalnızlık çoğu zaman çay içmektir

Loneliness is to drink tea most of the time

Yalnızlık çoğu zaman şiir okumaktır

Loneliness is to read poem most of the time

Yalnızlık çoğu zaman sorgulamaktır

Loneliness is to question most of the time

Şiirdir yalnızlık, çaydır, sorgudur, kitaptır

Loneliness is poem, tea, questions, and book

Camus Yabancısını yalnız yazdı

Camus wrote his book “Stranger” alone

Nietzsche Zerdüştünü yalnız yazdı

Nietzsche was alone when he wrote his “Zarathustra”

Yalnızlık ahirinde sorguladı varlığı, yokluğu

Questioned the existence and disappearance in loneliness

Mevlana, ah o Mevlana ben tek başımayken yaktı beni

Mevlana, ah, that Mevlana set me on fire when I was on my own

Ben yalnızdım Yabancı'yı okuduğumda

I was alone while reading “Stranger”

Zerdüştü ezberlediğimde, Mesnevi'yi okuduğumda

When I memorized “Zarathustra”, when I read “Masnavi”

Ben tek başımaydım insanın kabuklarından sıyırılışlarını

I was alone at the time of getting rid of shell of human

Gördüğümde, yalnızdım, çünkü çevresinde çok kişi olan kimse göremez

I was alone when I saw because a person surrounded with other cannot see

Mesnevi'yi, Yabancı'yı, Zerdüşt'ü....

Masnavi, Stranger, Zarathustra....

İşte, heyhat! Bu yalnızlığın inanılmaz lütfudur

There, alas! This is the incredible grace of loneliness

Başka hiç bir şeydir.

Nothing else at all.

Yürüyelim yalnızlığın

Let’s walk on

Sisli ama rahatlatıcı sokaklarında

The foggy but relaxing streets of loneliness

Yürüyelim yalnızlığın karanlık

Let’s walk on

Ama bir o kadarda parlak sahillerinde

The dark but also bright beaches

Yalnızlık hem bir lütuftur.

Loneliness is both a grace.

Yalnızlık hem bir lanettir

And a curse

Yalnız kalabilmek bir armağandır

It is a gift to be alone

Yalnız olabilmek kendinize bir hediyedir

To be alone is a gift to yourself

Mükemmelliğin inanılmaz yalnızlığında

In the incredible loneliness of perfection

Bir çocuk büyüyor elinde kitabı

A kid grows up with a book in the hands

Kitap ile çocuk değil o senden benden yüce

It is not just a kid and a book but something greater than we are

Akıllı, zeki, büyük, güçlü, öfkeli varlığa, yokluğa.

Smart, clever, huge, strong, furious to existence and disappearance

No comments!

Add comment