Muhteşem bir ölüm
A perfect death
Ancak muhteşem bir hastalıktan doğar
Only comes from a perfect illness
Muhteşem bir yaşam
A perfect life
Ancak muhteşem bir yaşantıdan doğar
Only comes from a perfect life
Mükemmel bir ölüm
A perfect death
Mükemmel bir cellattan gelir
Comes from a perfect executioner
Mükemmel bir cellat
A perfect executioner
Mükemmel bir cesaretle gelir
Comes with a perfect courage
Hastalık mıdır yalnızlık
Is loneliness an illness?
Yoksa bir lütuf mudur
Or is it a grace
İnsan yalnızken n'apar
What does a person do when alone?
İnsan yalnızken ne yer, ne içer
What does a person eat or drink when alone
Yalnızlık bazen ölümden acı kokar
Loneliness sometimes smells worse than death
Bazense anne kucağı gibi kokar
Sometimes like a mother’s bosom
Anne kucağının kokusu unutulmaz
Smell of mother’s bosom is unforgettable
Yalnızlığın kokusu da unutulmaz
Smell of loneliness, too
Yalnızlık bazen oltadaki kanca
Loneliness is sometimes the hook on the fishing rod
Seni çeker, çeker, çeker
It pulls and pulls and pulls you
Hoş gelir tadı, seni bir balık eyler
It tastes nice, makes you a fish
Tadı ya işte ölümün tadı
Its taste is the taste of death
Yalnızlık çoğu zaman ise kitap okumaktır
Loneliness is to read a book most of the time
Yalnızlık çoğu zaman çay içmektir
Loneliness is to drink tea most of the time
Yalnızlık çoğu zaman şiir okumaktır
Loneliness is to read poem most of the time
Yalnızlık çoğu zaman sorgulamaktır
Loneliness is to question most of the time
Şiirdir yalnızlık, çaydır, sorgudur, kitaptır
Loneliness is poem, tea, questions, and book
Camus Yabancısını yalnız yazdı
Camus wrote his book “Stranger” alone
Nietzsche Zerdüştünü yalnız yazdı
Nietzsche was alone when he wrote his “Zarathustra”
Yalnızlık ahirinde sorguladı varlığı, yokluğu
Questioned the existence and disappearance in loneliness
Mevlana, ah o Mevlana ben tek başımayken yaktı beni
Mevlana, ah, that Mevlana set me on fire when I was on my own
Ben yalnızdım Yabancı'yı okuduğumda
I was alone while reading “Stranger”
Zerdüştü ezberlediğimde, Mesnevi'yi okuduğumda
When I memorized “Zarathustra”, when I read “Masnavi”
Ben tek başımaydım insanın kabuklarından sıyırılışlarını
I was alone at the time of getting rid of shell of human
Gördüğümde, yalnızdım, çünkü çevresinde çok kişi olan kimse göremez
I was alone when I saw because a person surrounded with other cannot see
Mesnevi'yi, Yabancı'yı, Zerdüşt'ü....
Masnavi, Stranger, Zarathustra....
İşte, heyhat! Bu yalnızlığın inanılmaz lütfudur
There, alas! This is the incredible grace of loneliness
Başka hiç bir şeydir.
Nothing else at all.
Yürüyelim yalnızlığın
Let’s walk on
Sisli ama rahatlatıcı sokaklarında
The foggy but relaxing streets of loneliness
Yürüyelim yalnızlığın karanlık
Let’s walk on
Ama bir o kadarda parlak sahillerinde
The dark but also bright beaches
Yalnızlık hem bir lütuftur.
Loneliness is both a grace.
Yalnızlık hem bir lanettir
And a curse
Yalnız kalabilmek bir armağandır
It is a gift to be alone
Yalnız olabilmek kendinize bir hediyedir
To be alone is a gift to yourself
Mükemmelliğin inanılmaz yalnızlığında
In the incredible loneliness of perfection
Bir çocuk büyüyor elinde kitabı
A kid grows up with a book in the hands
Kitap ile çocuk değil o senden benden yüce
It is not just a kid and a book but something greater than we are
Akıllı, zeki, büyük, güçlü, öfkeli varlığa, yokluğa.
Smart, clever, huge, strong, furious to existence and disappearance