Translation of the song Misafir artist Can Temiz

Turkish

Misafir

English translation

The Guest

Ağzımda saframın tadı

The taste of my gastric juice in my mouth

Kuru, pis bir öksürük tutar

I get a dry, bad cough

Adettir, söylenmez adı

It's customary, its name cannot be told

Bizi dinliyor, bizi dinliyor

It listens to us, it listens to us

Yanımda kal tüm bildiğin

Stay with me

Duaları sessiz oku

Silently read all the prayers you know

Çıkar ilk anda dönüp gittiğin

Comes out at the first moment when you walk away

Bizi bekliyor, bizi bekliyor

It waits us, it waits us

Her sabah ciğerimde hırlar nefesi kükürt kokan bi katil, bi katil

Every morning a murderer, a murderer with a sulfur-smelling breath growls in my lungs

Sıkıştım bir köşeye, sanki kendi ruhumda mahçup misafir, misafir

I'm in a tight corner, like an ashamed guest, a guest in my own soul

Bak içimden kanatlanıyor

Look it takes wing out of me

Büyük, siyah bir iblis misali

Like a big black demon

Vaktin varken kalma diyor

It says don't stay while you still have time

Saklanacak bi yer var mı ki sanki?

As if there is a place to hide?

[Şiir: Can Bonomo]

(Poem: Can Bonomo)

Deldi geceyi deliren bir kuşun

Punctured the night

Gerdanını saran gergin urgan

The tight rope that surrounds the neck of the bird that gone mad

Artık her organ biraz yorgun ve ben galiba ölüyorum yalnızlıktan

Every organ is a little tired now and I guess I'm dying out of loneliness

Günlere sarın iltihaplı bedenimi bir namussuz infilak vakti

Surround my inflamed body with days at a dishonorable explosion time

Hortumlar çayırlıktan döne döne yükselirken karanlık gökyüzüne

While tornados swirling up from the meadows to the dark sky

Uykusuz geceyi usturayla bölen tuhaf bir hatıra dolayın ayak bileklerime

Wrap my ankles with an odd memory that splits the sleepless night with a razor

Fütursuz bir çocuğa kalkan ele sarılan anne gibi sarsın bedenimi morfin

Let the morphine spread over my body like a mother clings a hand that is raised to an indifferent child

Taşlara bağlayın hayatla imtihanımı

Tie the test of my life to the stones

Ben bir ölüm marşı çalkalarım ağzımda yarım bardak ucuz şarapla

I gargle in my mouth with a death anthem and a half a cup of cheap wine

Taşlara bağlayın tutuklu tutkularımı

Tie my imprisoned passions to the stones

Emzirin beni bozuk süt, intikam ve günahla

Breastfeed me with a sour milk, revenge and sins

Taşlara bağlayın annemin hayaletini denizler çekilirken

Tie my mother's ghost to the stones while tides are being ebbed

Şarkılar söyleyin morarmış cesetlerime

Sing songs to my bruised corpses

Tanrı uluyan kurdu vurdu

God shot the howling wolf

Artık her organ biraz yorgun ve ben galiba ölüyorum yalnızlıktan

Every organ is a little tired now and I guess I'm dying out of loneliness

Dar atıyorum kendimi sonsuzluğun ayaklarına doğru

I barely make it to the feet of eternity

Altı farklı intihar beğeniyorum üçüncü sayfalara zar atıyorum

I choose six different suicide, I throw dices on the third pages*

Köpek köpeği yemiş sakın bakmayın

Don't you dare to look, the dog has eaten the dog

Bırakıyorum toy neşemi kağıttan bir geminin üzerinden

I leave my naive joy from a paper ship

Demini almış kara suyun katı kararsızlığına

To the strict instability of a brewed dark water

Yatağımın altında saklanan kudurmuş kadavraların sırtlarına basarak yetişiyorum yetişkinliğime

I'm reaching my adulthood by stepping the mad cadaver's back that hides under my bed

Göz bebeklerimi dağlıyor en karanlık imgelerin ölmeden az evvel gördüğü beyaz ışık

The white light that the darkest images see just before they die burns my pupils

Amatör bir cerrahın elinde kana bulanmış arsız bistüri

The impudent lancet covered in blood on an amateur surgeon's hand

Astigmat bir ağacın dalından uzağa düşen elmanın bastıramadığı histeri

The hysteria that an apple that falls far away from a branch of an astigmatic tree couldn't repress

Kalleşçe bir söylemin yavşak bir babayı iğneleme düsturu

A treacherous discourse's sarcasm doctrine for a slimy father

Sen bozuk bir ayrılık makinesisin dünya

Earth, you're a broken separation machine

Lehimle beni piyanonun en esmer tuşlarına

Solder me to the most swarthy keys of the piano

Pavyonlara bağışla iç organlarımı

Donate my internal organs to the night clubs

Sabıkalarımı bağışla

Forgive my criminal record

Biri delikanlı biri ceset iki mesleğim olsun köprüyü geçtiğimde

One young man, one corpse, let me have two jobs when I cross the bridge**

Sevdiğin işi yaparsan ölüm sana hergün tatil

If you do what you like, death is a vacation to you everyday

Bak bu torbacı terörist

Look, this dealer is a terrorist

Bak bu hırsız katil

Look, this thief is a murderer

Tanrı uluyan kurdu vurdu

God shot the howling wolf

Mezarıma taş dikmeyin

Don't put a stone on my grave

Yaşarken canım çıktı yük taşımaktan

I'm exhausted to carry a load while I was living

Bak içimden kanatlanıyor

Look it takes wing out of me

Büyük, siyah bir iblis misali

Like a big black demon

Vaktin varken kalma diyor

It says don't stay while you still have time

Saklanacak bi yer var mı ki sanki?

As if there is a place to hide?

0 102 0 Administrator

No comments!

Add comment