Sonbahardı... Seninle geçiyorduk o yoldan;
It was autumn... We were walking by that road;
Topraklardan, havadan bir hüzün taşıyordu
It1 was carrying melancholy from the earth, from the air,
Bize yaklaşıyordu
And coming toward us
Gönlümüzde yepyeni bir duygu yaşıyordu.
Something different was happening in our hearts.
Rüzgarların değildi bu musiki, bu hüzün;
This melody, this melancholy doesn't belong to the wind;
Hatırladın değil mi? Kuşlar ağlaşıyordu...
You remember right? Birds were chirping...
Havada bir serinlik... Tatlı bir hayal gibi...
Air was serine... Just like a sweet dream...
Toprak nasıl meçhuldü tıpkı istikbal gibi?
How was earth this indeterminate like the independence?
O gün tabiat başka bir türlü yaşıyordu.
That day, nature was different than usual.
Kalbin acı, gözlerin yaşla dolmuştu senin;
Your heart was full with pain, and your eyes with tears;
Yapraklar gibi yere dökülüyordu enin;
You were slipping away like the leaves;
O nağme mesafeyi, zamanı aşıyordu.
And that melody was going beyond the time, the distance,
O bir beste değildi: Kuşlar ağlaşıyordu.
And it wasn't a composition: it was birds' crying sound.
En hazin şey muhakkak öksüz kalan ocaktır.
Most sorrowful thing is the home that would be orphaned. 2
Bu ocak hüzünlerle dolup boşalacaktır.
And this home will eventually be full of melancholy.
Eski bir sonbaharı, küçük kuşları anmak
Memorialising an old autumn, little birds,
Belki veda etmektir sana birkaç satırla...
Is may be bidding you to farewell with few lines...
Yine bir sonbaharda ordan yalnız geçersen
If you walk by that road in an autumn again,
Beraber geçtiğimiz serin günü hatırla! ..
Remember the serine day we walked together that road!..