Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Is your soul made of fire, nor are your eyes made of flame?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
I don't know, how this volcano has flamed up with the ember.
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Can a lover hide from that flame?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Since you wanted, this heart has flamed up unwillingly.
Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
If the daylight got a light from you to take on a different color.
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
If the moon bowed down and crumbled on the ground due to your face,
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
While everything disappears from my view,
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...
Wish the radiants of your green eyes could be seen...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
O thou art, you turned me into ashes with your eternal fire
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!..
O thou art, you flamed the hearts up with your every gaze
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Thy face is sharp as a dagger, as thin as flowers
Çehren bana uğrunda ölüm hâzzı verince,
When it gives me the delight of death in search of you,
Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Hence I've thrown the angry giant in my soul into the breezes,
Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.
Hence I've tasted the having sin by the eyes.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlâh'ın,
Thine eyes are a Vistage from God's creation,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silâhın,
Thine eyes are the cruelest punishers and guns of yours,
Vur şanlı silâhınla gönül mülkü düzelsin;
Thus fire your glory gun which the heart can reach its way.
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Though you kill or shoot me, thou art still beauty.
Bir başka füsûn fışkırıyor sanki yüzünden,
As if that another dishonesty flushes out from your face,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
A face which was made of a female tiger and grief...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Woe my heart yearns for thee, the freshest flower of my 20 years,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
It never eases up even I encounter you.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
It never eases down! It is the sound of heart, adoring, and love!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
It never eases down! It is the compose of the eternal yearning.
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
It'd be easy to die for sake of you by means of longing you,
Görmek seni ukbâdan eğer mümkün olaydı.
Wish It could be possible to see you from the hereafter.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Even those seas drown the world turning it into the aftermath,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler...
Those seas will merely put my volcanoes out...
Halâ yaşıyor gizlenerek rûhuma Kaabil;
Cain still lingers in the deep of my soul as he is hiding,
İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
If it could be possible, to do everything for a life-term in return of
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
I'd be a curtain that hides you as a secret.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
I'd be like the dust you step on everywhere.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
Your moonlit face may make God jealous,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
This beauty cannot be made up of the poem.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
Both reaching you and being away from you is hard,
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
It is a game of the heart, nor can't the gorgeousness be seen...